TFF’yi kimler, nasıl yönetiyor?
Ülkemizde, siyasiler iktidarlarını devam ettirmek, oy potansiyellerini arttırmak ve siyasi getirim sağlamak için yıllarca futbolu propaganda aracı olarak kullanmayı başardılar. Yıl 2019 ve değişen bir şey yok…
Nihat Özdemir, 1 Haziran 2019 tarihinde Ankara’da düzenlenecek Olağan Genel Kurul’da TFF’nin yeni Başkanı olacak. Siyasetin onayını alan Özdemir umarım geçmiş dönemlerdeki Başkanların hatalarına düşmez. Ayrıca yeni Başkan Nihat Özdemir’in TFF’nin hantal yapısını düzeltmesi gerekir. İstinye Noteri gibi elinde kupa, şehir şehir dolaşmaktan başka bir işe yaramayanlarla TFF’nin bir arpa boyu yol gidemeyeceği çok açık. Çünkü kuruluş amacı futbolu geliştirmek olan TFF, futboldan ziyade yönetiminde yer alanların siyasi iktidar ile ilişkilerini geliştirmeye odaklı bir hale getirildi.
TFF, her konuda tarafsız kalabilir mi?
TFF’nin yıllardır en faydalı çalışan birimi Maç Planlama ve Profesyonel İşler Müdürlüğüdür. Bu birimlerin dışında Türkiye Futbol Federasyonu maalesef doğru düzgün yönetilmiyor. TFF’nin en başarısız birimleri ise Kurulları. Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) ve Amatör Futbol Disiplin Kurulu (AFDK) bu konuda ilk akla gelenler. Bu kurullar, TFF’nin statüsünün 3.Maddesindeki “TFF, her konuda tarafsızdır.” ilkesine genellikle aykırı davranmayı alışkanlık haline getirdiler.
Meclis Üyesinin etki etmesine göz yumulmamalı
PFDK ve AFDK’daki Avukatlar, hakkaniyetle karar veremez duruma gelmişler. Bir örnek vereceğim, İstanbul’da bir Profesyonel Hakemin, İstanbul’dan başka bir vilayete giden bir Hakem hakkında sahte sosyal medya hesabı açıp, bu hesaptan İktidar Partisi aleyhine paylaşımlar yaptığı ortaya çıktı. Bu kişinin aynı olayı daha önce yine yaptığı da belirlendi. Hükümeti eleştiren bu paylaşımlardan sonra adı kullanılan Hakemin ceza alması beklenirken, Savcılar mükemmel bir iş çıkartarak bataklığı kurutmanın yoluna gittiler. CİMER yazışmaları da ortaya çıkınca iddialara göre bu işi gerçekleştiren İstanbul’daki Hakemin kimliği deşifre oldu. PFDK’ya sevk edilen Hakem hakkında henüz karar açıklanmadı çünkü bu kişinin birisi Meclis Üyesi diğeri eski Milletvekili iki isimden yardım talep ettiği ileri sürülüyor. Şu çirkinliğe bakınız; Kendisi açık açık siyasi paylaşım yapan bir Hakem, eski bir Bakan hanımefendi ile fotoğraflar yayınlayan kişi olduğu söylenen bu kişi, bir arkadaşını yakmak için mensubu olduğu Parti’ye sahte isimle eleştiri yapıyor ve onun belki de cezaevine girmesinden medet umuyor. Şimdi bu Hakemin lisansı iptal edilebilir. Dosya Hüsnü Güreli’de… Hani şu meşhur, “Kaynanam sürekli Cumhurbaşkanına hakaret ediyor. İçeri alınmasından endişe ediyorum. İmam Cemil Caddesi, Abbasağa Çıkmazı No 27’de ikamet ediyor” gibilerinden… TFF’nin müstakbel Başkanı Nihat Özdemir bana göre ilk iş olarak PFDK ve AFDK’daki Avukatların görevine son verip bu Kurullara Hakimlerin getirilmesini sağlamalı. Yüksek Yargı’nın Emekli Üyeleri bu Kurullarda görev alırsa işler daha adaletli olacaktır. Devam edelim, TFF’de UÇK diye bir kurum var. Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nda 3 tane Avukat oturup kendi vicdanı ile kanaatleri ile karar veriyorlar. Haydi hayırlı olsun…
TÜFAD’a talimatta olmayan ödemeler yapılıyor
Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği’ni tam 22 yıldır İsmail Dilber yönetiyor. Bakınız bu TÜFAD ne güzel para kazanıyor; TÜFAD, Süper Ligde görev yapan teknik direktörlerden her anlaşma yaptıklarında lisans ücreti olarak 7300 TL alıyor. Antrenör yabancı olursa tam 5 misli ücret alınıyor. Özetle; Samet Aybaba çalıştığı için 7300 TL öderken, Akhisar’da 5 hafta çalışan Bosna Hersekli Saffet Susic 36500 TL ödedi. Ayrıca, PTT 1.Ligde çalışan teknik sorumlu 3100 TL, 2.Lig teknik sorumlusu 1600 TL, 3. Lig teknik sorumlusu ise 1060 TL çalışma referans bedeli ödemek zorunda. Bu kadar para kazanan TÜFAD’ın ve bu Kurumun Başkanı İsmail Dilber’in şu ana kadar hangi Antrenörün çocuğuna burs verdiğini veya elden ayaktan düşmüş bir Antrenöre destek olduğunu gördünüz?
Hakemliğin sevginin yanında ne önemi var?
Biz Hakemlik yaparken, o sene terfi etmesi beklenen İl Hakemlerine Anadolu Yakasında zorlu bir maç verilirdi. Avrupa Yakasından Anadolu Yakasına maça gönderilen Hakemi, MHK Üyesi izlemek için ayağına çağırırdı. Tabii eskiden Marmaray ve Metrobüs yoktu. Şimdiki gibi ‘Hocam, benim aracım var, ben sizi götürürüm’ diyen yalakalar da azdı. Bu nedenle Merkez Hakem Kurulu’nda yer alan beyler, Hakemi izlemek için ayağına çağırırdı. Hakemlik yapanlar Cumartesi ve Pazar günleri kimseye söz veremezler. Bir Hakem, şimdiki eşi ile bir Pazar günü Kız Kulesine gitmek için sözleşmiş. İl Hakem Kurulu’nun Cuma günü bülteni çıkınca Hakem bir bakmış, Selimiye Stadında maçı var. Maç tam da gün ortasında. Yani maç saati MHK Üyesinin sabah uykusunu alıp, kahvaltısını da yapması için gün ortasına alınmış. Bizim Hakem de durumu anlıyor. Karar vermek zorunda kalıyor. Ya maça gidecek ve o sene Profesyonel Hakem olacak, ya da sevdiği kız ile gezecek. Hakem maçı değil sevgilisini tercih ediyor… MHK Üyesi de ‘Vay sen misin maçı geri veren’ diye Hakemin üstünü çiziyor. Hakemin de çok umurunda! Şimdi iki tane şirin kız evladı var… Hakemliğin sevginin yanında ne önemi var?
Hatayspor ile Gazişehir Gaziantep maçı neden İstanbul’da?
Fatih Karagümrük’ün de yeni sezonda yer alacağı 1.Ligden Süper Lige yükselecek olan 3. takım Pazar günü belli olacak. Hatayspor ile Gazişehir Gaziantep Futbol Kulübü İstanbul’da Başakşehir Fatih Terim Stadında karşılaşacaklar. Neden İstanbul? Bu maç için İstanbul hiç doğru bir tercih değil. Hataylılar bu maç için 1130 km mesafeden 12 saatte gelecek. Gaziantepliler ise 1150 km yoldan yine 12 saatte gelecekler. İki komşu kentin maçı İstanbul’a ne maksatla verilir? Bu maç için Şanlıurfa, Mersin veya Antalya dururken, İstanbul neden? Takımına sevdalı binlerce insanı hem Ramazan günü oruçlu halde hem Bayram öncesi bu meşakkatli yollara düşürmek hangi akla ve mantığa sığar? Bu eleştirileri yaparken Türkiye Futbol Federasyonu Başkan ve Yöneticilerine haksızlık yaptığımı düşünmüyorum çünkü bu kişiler maalesef, makamında şehit edilen Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi’nin toprağa verildiği gün olan 12 Aralık 2018’de TFF’nin Riva’daki yerleşkesinde şimdiki Başkan Hüsnü Güreli’nin doğum gününü kutluyorlardı. Bu kayıtlar TFF’nin web sitesinde halen duruyor. Dileyen bakabilir.
Çekmeköy’ün iki takımı Yalova’da nasıl oynar?
Erokspor- Modafenspor (2-1) 3.Lige çıkma final maçı İstanbul Maltepe’de oynandı. Şile Yıldızspor-Alibeyköy (2-0) final maçı İstanbul Sancaktepe’de oynandı. Arnavutköy Belediyespor-Halide Edip Adıvar (penaltılarla 3-5) final maçı İstanbul’un merkezi Vefa Stadında oynandı. Sultanbeyli Belediye-Çatalca (0-2) yarı final maçı yine Vefa Stadında oynandı. Fatih Karagümrük-Büyükçekmece Belediyespor (3-2) Maltepe’de oynandı. Bergama Belediye-Çiğli Belediye (1-0) final maçı da İzmir Atatürk Stadında oynandı. Sincan Belediye-Etimesgut Belediyespor (penaltılarla 3-4) maçı Ankara’da oynandı. Ama ne hikmetse Serik Belediyespor-Çorum Belediyespor 2.Lige çıkma maçı Adana 5 Ocak Stadında oynandı. Velimeşespor-Nevşehir maçı da Yeni Kocaeli Stadında oynatıldı. Bunlar hata, fakat 1877 Alemdağ-Modafen maçı nasıl olur da Yalova’ya verilir. TFF’dekiler Yalova’yı halen İstanbul’a bağlı bir il mi sanıyor? Çekmeköy’ün iki takımı nasıl olur da Yalova’da oynar?
Kontenjan işi Mehmet Baykan’ın projesi
Türkiye Futbol Federasyonu’nu mevcut Başkanların değil, Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan’ın yönettiğini enikonu düşünmeye başladım. Nerede bir ilginç statü olsa altından Mehmet Baykan’ın adı çıkıyor. Levent Bıçakcı, merhum Hasan Doğan, Mahmut Özgener ve Mehmet Ali Aydınlar dönemlerinde TFF Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapan Mehmet Baykan, amatör futbolda yaş kontenjanı olayının da fikir babası. İnsan haklarına aykırı olan bu manasız kurala karşı mücadele eden amatör futbolculardan 3’ü, Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun Pazartesi günü Fatih Mimarsinan Stadında kendi Kurum personeline verdiği iftara katıldılar ve Sayın Bakan ile 3 defa kısa kısa görüşme fırsatı buldular. Yemeğin sonunda ise Ali Kafadar ile Barış Altıntaş, Bakan bey ile daha samimi bir görüşme yaptılar. İlginç olan programın başında görünen Mehmet Baykan’ın yemekte olmamasıydı. Bakan Bey’i bu konuda yanlış bilgilendirenin de Baykan olduğu bu yemekte ortaya çıktı. Sayın Bakan, futbolculara, “ama çocuklar sizin anlattığınız gibi değilmiş, Mehmet Baykan sizin Kulüp bulamadığınız için bu kararı istemediğinizi, ayrıca oynadığınız takımlarda sorunlara sebep olduğunuzu söyledi” gibilerinden bir cümle kullandı. Bakan bey mütefekkir bir kişi. Hoşgörülü ve açık yürekli… Barış’ı hemen tanıdı ve “seninle Ankara’da konuştuk, seni tanıdım” dedi. Sayın Bakan’a bu konu ayrıntılı olarak anlatılırsa kanaatime göre kontenjan mağduru futbolculara iyi bir haber çıkacak. Şunu da unutmamak gerekir, Türkiye genelinde 13 bin civarında yaş kontenjanı mağduru futbolcu var. Bu futbolcuların aileleri, çocukları, anne-babaları hep birden 50 bin kişiden söz ediyoruz. Özetleyecek olursak, yaş kontenjanı olayı insan haklarına aykırıdır. 29 yaşındaki sporcunun emekliye ayrılması gerektiğini savunanlar da maalesef ikinci emekliliği gelmiş kişiler. Koltuklarını terk etmemek için yoğun çaba sarf eden kişiler bi zahmet bıraksın da sahada gücü yeten oynasın; Hem tecrübe her şeydir… Bu kontenjan olayını zamanında savunan Fatih Terim de UEFA Kupasını tecrübeli futbolcularla aldığını çok çabuk unutmuş…
Ali Kemal Demir