Tesisi garsoniyere çevirdiler
Ligde her puan aslanın ağzında ve hayati önemi olduğu haftalarda bizim takım ‘Bay’ olduğu hafta maç oynamadan ligde kalmayı garantiledi.
Şimdi bunu allayıp pullayıp süsleyebilir, kahramanlık destanı gibi anlatabiliriz ama hoşa gideni yazmak, doğruyu yazmak değildir.
İşin doğrusu malum nedenlerle ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler.
Nasıl mı?
Bu takım Play-Off’a kalanları yendi.
Düşme potasındakilere içerde yenildi.
Sonra gitti, hepsini dışarıda yendi.
Bu sonuçlar problemin takımda olmadığını gösteriyor.
Yani anlayacağımız konu tamamen duygusal!
Biz en zor günlerde bu takım düşmez, düşmemeli dediğimizde, “Sen öyle san, düştü bile” yazanlar da oldu.
Takım can havliyle 1-0 öne geçtiği maçta, “Ne yapıyorsunuz, bizim dostluklarımızı mı bitireceksiniz?” diye protokolden kulübeyi arayıp maçı 2-1 hediye edenler de oldu.
Takımın yanındaymış gibi görünenlere bakın, hepsi oyuncudan, personelden daha yüksek maliyetli!
Sevgileri de tehditleri de cebe indirdikleriyle orantılıydı.
Üç beş kuruş komisyon için hocayı oyuncuyu tehdit ettiklerini, tesisi bara, garsoniyere çevirdiklerini de herkes biliyor. Tüm bunlar olmamış gibi mi davranalım, aksine Silivri, Silivri olalı böyle eziyet görmedi.
Eğer buradan bir başarı öyküsü çıkarılacaksa bu öykünün kahramanları tüm olumsuzluklara rağmen takımı bir arada ve ayakta tutan Sertan Güriz hocam ve oyuncu grubudur.
Diğerleri kırmızı ikilidir.
50 binlik Nurgül Eşarbıdır…
Kaleci hata yapınca Antrenör dayanamamış ve oyuncusuna “Dangalak” diye bağırmış.
Oyuncu soyunma odasında bana, “Dangalak dediniz, dangalak ne demek hocam?” diye sormuş. Antrenör oyuncunun gönlünü almak için, “Güçlü, kuvvetli, cin gibi demek” diye cevaplamış.
Kaleci ise hocasına, “Hocam sen bir de benim Menajeri görsen o benden daha dangalak” demiş. Kıssadan hisse kimse üstüne alınmasın lütfen…
Engin Akın