Sportif sevinç tarif edilemez
Yaşadığımız yıllarda yaşanılan ve yaşatılan sportif sevinçlerin tarifi de imkânsız olmakta. Anlık sevinçler aylarca yıllarca anlatılabiliyor.
Bir futbol sever kesinlikle evlilik tarihini unutur ama şampiyonluğu veya kazanılan bir maçın tarihini ve o anı asla unutamıyor. İlginç değil mi sizce de!
Sizin de aklınıza geldi mi? Hatırlıyor musunuz?
Yüreğiniz çarparak, havaya zıpladığınızı…
Hiç böyle bir sevinç yaşadınız mı?
Yıllar sonra çocukluk sevinci…
Fark ettiniz mi, anımsadınız mı?
Ağzınızın kulağına vardığını…
Arzuladınız mı?
O son düdük çaldığında müzik olmasa da göbek atmayı…
Hissettiniz mi?
Ayaklarınızın yerden kesildiğini…
Yaptınız mı?
Eşi, dosta telefonla arayarak, bayram havası estirmeyi…
İstediniz mi?
Zevkten dört köşe olmayı…
İçinizden haykırmak geldi mi?
İşte böyle coşkular isterim…
Birkaç saat sürdü mü?
Neşeniz, gülücükleriniz…
Mutlulukla uyudunuz mu?
Sevinmenin huzuruyla…
İşte o son düdük çaldığında tam bu saydıklarım an be an yaşanıyor değil mi?
Bu sevincin ne bir tarifi var tam anlamıyla ne de hissettirdikleri…
Şimdi, karamsarlığa gömülmüş…
Şimdi, umutsuzluğa boğulmuş…
Şimdi, dünün sıkıntılarını, bugüne taşımış…
Şimdi, yarının ne olacağını kestiremez hale gelmiş…
Şimdi, siyasi, ticari, sportif belirsizliklere saplanmış…
Bir dönemde hasret kalıyoruz sevinmeye.
Daha doğrusu… Bu sezon unutmuşuz sevinmeyi!
Ne güzelmiş meğer.
Birilerinin seni sevindirmesi.
Sevinmek…
İşte o büyük sevinci yaşamak.
Hep birlikte bağırdık, çağırdık, zıpladık.
Hasret kaldığımız duyguyu yaşadık.
Sanki Milli takımın galibiyetine sevinircesineydi bizim sevincimiz.
Bir futbol maç bizi bu kadar sevindiriyorsa…
Sevinmeye ne kadar ihtiyacımız olduğunu anladık.
Futbolda şans yüzümüze gülmüştü oysa. Gururluyduk, havamızı atıyor, caka satıyorduk. Fiyakamız da o biçimdi yani. Kurgulanmış gibiydi sonu. Olmadı. Yakışmadı.
Bir akşam, birkaç saat olsa da…
Sevinmemizi sağlayanlar şad olsunlar (sevinsinler)
Sevindirmeyi unutturanlarsa…
Sevgiden yoksun kalsınlar!
Engin Akın