Marka değeri hızla büyüyen futbol

Ülkemizde futbola gönül veren hemen hemen herkes, diğer dünya ülkelerine göre uluslararası arenada yukarılarda olamayışımızdan dolayı hoşnut değil.

Kimisi bunun alt yapı olmayışına, kimisi yetenekli gençleri keşfedip çıkaramayışımıza bağlar. Kimisi de şike sürecine… Ama somut bir şeyler ortaya konulamadı hiçbir zaman. Koymak isteyenlerin de bir şekilde önü kesildi.

Ülkemizden futbolun gelişmesi için çaba gösterenlerin etkisine göre, gelişmemesi için çaba gösterenlerin etkisi çok daha fazla. Ülkemizde futbolun en tepe noktasındaki kişiye soracak olsanız, yapmış oldukları çalışmalar ülkemizde futbol her geçen gün daha iyiyi gitmekte ve marka değeri artmakta! Hiç inandırıcı gelmedi değil mi size de? Yine de yapmış oldukları çalışmaların aklımıza ilk gelenlerini alt liglerden üst liglere doğru birazda ironi yaparak sıralayalım isterseniz.

En üst ligde sınırsız yabancı uygulaması rağmen, alt liglerde kendi vatandaşlarımıza yaş kontenjanı ülkemizde uygulanmamaktadır.

Bu sezon 9’ncusu düzenlenecek olup her sene statüsü ve uygulama esasları değişen Bölgesel Amatör Lig Türkiye’de düzenlenmemektedir.

13 takımlı grupta sezonu 2. bitirip sezon sonu alt ligden gelen takımla baraj maçı oynamak zorunda kalan, aldığı mağlubiyetle bir alt lige düşürülen bir statüsü olan Lig Bölgesel Amatör Lig değildir ve ülkemizde düzenlenmemektedir.

3.Ligde ayakta kalma mücadelesi veren kulüpler Finansal Fair Play kurallarına tabi tutulup, ayakta kalma savaşı verirken, Doğudan Batıya Karadeniz’e, Akdeniz’e ve tüm sahil şeridine kısacası ülkenin 7 bölgesine de gitmek zorunda bırakılmamaktadır.

Ülkemizin en köklü kulüplerinden olan Altay maçlarını kendi şehrinde stat olmadığı için iç saha maçlarını başka şehirler oynamak zorunda kalmakla, taraftar gücünden mağdur edilmemiş kulübün kasasından her hafta deplasman masrafları, otel, kamp masrafları ödemek zorunda kalmamış ve sezon sonu 3.Lige düşmemiştir.

Ülkemizin Büyükşehirlerinden İzmir’deki kulüpler şehirlerinde çok modern statlar olduğu halde her sezon öncesi maçlarımızı hangi şehirde oynasak da dışarıya açılsak diye planlar yapmak zorunda değiller.

Yine ülkemizin köklü kulüplerinden Ankaragücü, ülkenin başkentinin takımı değildir. Ülkenin başkentinde müthiş statlar olduğu halde sarı-lacivertliler 15-20 gün sonra başlayacak Süper Ligde maçlarını hangi statta oynayacağını henüz kestirememektedir!

Ülkemizin metropolü İstanbul’da ise tesis sıkıntı hiç yoktur. Bu yüzden Beyoğlu ilçesinin takımı antrenmanlarını Fatih ilçesinde kendisine tahsis edilen tesiste yaparken, tarihi yarımada Fatih İlçesinin takımı 93 yıllık geçmişi olan Karagümrük Spor Kulübü hemen dibinde bulunan o tesisi kullanamazken antrenmanlarını başka bir ilçede, Gaziosmanpaşa’da Albayray sahasında yapmak zorunda değildir… Karagümrük, lig maçlarını da, kendi elleriyle 1926 yılında yaptıkları sahada oynamak yerine sırf zevk olsun diye Bahçelievler İl Özel Stadında oynayacak!

Tüm bunlar ortadayken statları olduğu halle devlet tarafından yeni stat yapılan şehirlerimizde yok bizim. Eski statları alt yapılarda değerlendirelim diye düşünmek projeler üretmek yerine, yıkıp millet bahçesine çevirelim diye planlarımızda yok bizim.

Taşkınlık yapanlardan dolayı cezalar kulüplere, suçsuz taraftarlara değil, suçu işleyen kişilere kesilecek diye ortaya atılan ama tam tersi uygulanan 6222 sayılı kanunumuz ve Passolig denilen tuhaf ve hiçbir işlevi olmayan dahiyane uygulamamızda yok bizim.

Ülkemizin hiçbir şehrinde ilçesinde semtinde tesis sıkıntısı olmadığı için, Suriye’nin El Bab şehrinde Gaziantep Belediyesinin desteğiyle spor kompleksi yaptırıp Suriye halkına armağan ettik.

Yukarıda saydıklarım sadece ilk aklıma gelenler. Bunun gibi daha onlarcası var muhakkak. Aslında bunların hiçbiri ülkemizde yaşanmadı yaşanmıyor. Ülkemizde futbol o kadar ilerledi ki bunların her biri ayrı bir başarı hikayesi…

İşte bu neden dolayı oluşan boşluktan kaynaklı olarak yapılacak araştırma, haber bulamayınca Mesut’un Almanya Milli takımından ayrılışını ana gündem maddesi olarak konuşmaktayız. Bundan daha önemli ne olabilir ki!

Hamdi Şendoğan