Biz, taraftar olmayı farklı algılıyoruz
Deplasman yasağı kalktı diye hepimiz sevindik. Güzeldi de kalkması ama bir grup insan diye tanımladığımız kişilerin yaptıkları bu güzel atmosfere karanlık çöktürdü.
Neden bir insan insana taş atar, sopa atar, küfür eder, ya da kesici, delici aletlerle saldırır ki. Gerekçesi ne olabilir? Kazanmak, başarmak, forma aşkı, hırs, grup psikolojisi mi?
Burada takımlı olmak ya da olmamak önemli değildir, ister Galatasaray, ister Beşiktaş, isterse Fenerbahçe veya Trabzonspor ve diğer takımlardan birini tutun. Herkes birbirine saygı duymak zorunda.
O taşı attığın adamın eşinin hamile olduğunu düşün ve o adamın öldüğünü düşün, eşi ne hissederdi? O doğmamış çocuğu bir takım uğruna babasız bırakmak gerekir miydi? Bu hamile eş sadece bir örnek, o otobüsün içinde ekmek parasını kazanmak için bir şoför var, yardımcıları var. Hakkın mı, o otobüsün camını indirmek, otobüse zarar vermek. İnsan olmak, insan olabilmeyi herkes başarabilir. Sadece saygı, saygı, saygı…
Bir insan düşünün ki; mahallesinde sevilen bir ağabey, esnafın sevdiği bir insan, ailesinde iyi bir baba, iyi bir evlat, iyi bir patron ama bu sıfatların hepsini topluluk ya da grup psikolojisi içinde kaybediyor, bir canavara dönüşebiliyor. Sorun nedir?
“Tribüne giderek rahatlıyorum, stres atıyorum, enerjimi boşaltıyorum” diye o kadar çok insan var ki! Eyvallah rahatla, stres at, enerji boşalt ama bu olgular ne birine küfür etmeye, ne de birine şiddet ve saldırganlık gösterme hakkını kazanamazsın. Bunu beceremiyorsan rahatlayacak, stres atacak, enerji atacak birçok şey var. Müzik aleti çal, egzersiz yap, resim yap. İnan bunlarda insanın yaşam kalitesini artırıyor, stres attırıyor, enerji boşaltıyor, rahatlatıyor.
Hep derler ya eskiler ne güzeldi, yan yana herkes kendi formasıyla takımını destekler, yenilen kazananı tebrik ederdi diye, yine olabilir, başarabiliriz.
Taraftar demek, takımını en iyi şekilde, ahlaki ve etik kurallar dahilinde karşıdaki taraftarında hakkını teslim ederek temsil eden kişidir. Başkasına zarar vermek, hakaret etmek, şiddet uygulamak değildir. Konya’da oynanan Galatasaray- Beşiktaş süper kupa maçı öncesi yaşanılanlar sadece bize bir örnektir. Bu yaşanılan olaylar birçok takım taraftarı tarafından yaşanabilecektir. Çünkü taraftar olmayı biz farklı algılıyoruz. Taraftar olmak yukarıda yazdığım gibi ahlaki davranışları gerektirir.
Gençlik ve Spor Bakanlığımızın, Milli Eğitim Bakanlığı ve Federasyonlarla iştirak halinde çalışması, projeler üretmesi gerekir. Arada sırada seminer yaparak olmuyor, maalesef.
Bir çocuk ortalama 8-12 yaş arası bir takıma bağlılık duymaya başlıyor. Bu yüzden Milli Eğitim Bakanlığı ve Federasyonlarla projeler üretmek önemlidir. Gençlik ve Spor Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Federasyonlar, Kulüpler ve Taraftar Dernekleri sporda şiddet ve saldırganlığın önüne geçebilmek adına, insanlığa katkı sağlayabilmek adına herkes kendince bir şeyler yapmalı.