Ahlak sahibi insan ekmeği için kavga eder
Büyük kulüplere göre seyirci müşteridir. Yöneticilerin yaptıkları yanlışların bedelin ise seyirci öder.
Bu konuda küçük bir örnek verelim, bir oyuncu transfer eder, takıma vereceği faydaya, iyi oyuncu olup olmadığına bakmadan… Sonra tazminatını ödeyip gönderirler. Bu maddi kaybı ise maç biletine zam yaparak, mağazalarındaki ürünlere fahiş fiyat koyarak seyirciye ödetir. Bu arada diğer kulüplerle arasını hep kötü tutmak durumundadır. Çünkü kendi kitlesini ancak diğer kulüplerle çatışarak muhafaza eder.
Yine bir örnek verirsek, gündemde herhangi bir konu yokken bir yönetici rakip takım hakkında sert bir söylemde bulunur ve karşı taraf yine sert bir cevap verir. Bu tartışma kızıştıkça iki takımın taraftarları ‘benim takımım daha büyük’ diyerek mağazalara, kombinelere koşar. Bu konu ile ilgili şöyle bir soru sorabilirim; kendi ailesinin veya kendisinin geçim derdini düşünmeyen biri neden sadece izlediği bir spor organizasyonu için tuttuğu takımın ekonomisini düşünür! Öyle ya, sporu yapan, yöneticilikle kendine rant sağlayan ve milyon dolarlar kazanan başkaları iken asgari ücretle geçinmeye çalışan kişi taraftarı olduğu takımın ekonomik başarısına veya başarısızlığına seviniyor ya da üzülüyor.
Kulüp yöneticilerinin kandırmacalarından bir tanesi de ‘ben cebimden para harcıyorum ailemden fedakârlık yaparak hizmet ediyorum’ demektir.
Pekala bende size üç soru soruyorum sayın yöneticiler? Birincisi kulüp yöneticiliğinin ve başkanlığının sizin iş hayatınıza sağladığı rantı, size sağladığı nüfuzu nereye koyacağız? İkincisi ise sizin kulüp yönetirken yaptığınız hatalar sonucu oluşan yüzlerce milyon dolarlık zararları kim ödüyor? Siz mi yoksa asgari ücretle geçinmeye çalışırken maça giden seyirci mi? Siz istifa edip gittiğinizde borçlar kime kalıyor? Kimseyi kandırmaya çalışmayın bu ülkede sizin bu saçmalıklarınıza inanmayan milyonlarca insan da var. Yanlış dönen çarkın amatör futbola yansımasını da değerlendirmek lazım.
Amatör kulüp yöneticilerinin de rakamsal olarak aynı olmasa da hataları bu yönde oluyor. Ek olarak ise hem kulüpteki işlerin yürümesi ve egemenliği için, hem de siyaseten beklentiler için, Belediye Başkanlarının, Milletvekillerinin peşine takılan kulüp başkanları ve yöneticilerinin varlığını hepimiz biliyoruz. Hatta ve hatta belediyenin halkın parasıyla yaptığı tesisler üzerinden başka kulüpleri ezmeye çalışan başkanların varlığını da biliyoruz.
‘Hak verilmez alınır’ düşüncesi ile dik duran ve hakkı olanı eğilmeden, bükülmeden alan başkanların ve yöneticilerin varlığı siyasallaşan futbolun umududur. Amatör futbolun seyirci profiline değinmek istiyorum. Yıllardır futbolun içindeyim. Duyduğum küfürler, çıkan olayların sebepleri doğru seyirci profiline çok uzak olduğumuzun net bir göstergesi. Küfürlerin olayların “futbolun içinde böyle şeyler olur” şeklinde açıklanmasının mantıklı bir izahı olamaz.
U11 ve U12 maçlarında henüz futbol dünyasının pisliğine bulaşmamış çocuklarımız velilerinin, antrenör ve yöneticilerinin çıkardığı kavgalarla şiddetin ilk adımını atmış oluyorlar. Hangi gerekçe bu durumu açıklar merak ediyorum.
En alt kategoriden başlayan kavgalara takım seviyesinde ise zirve yapmaktadır. Daha önceki yazımda belirttiğim gibi “döve döve yeneriz veya yenemezsek döveriz ” mantığı seyirci kalitemizin ne derece kötü olduğunun ispatıdır.
Bir takım düşünün oynadığı ligde şampiyonluk veya küme düşmeme mücadelesinden uzak yani iddiası yok. Bu hedefleri olan takımla maç yaptığında kazansa rakibi, kaybetse rakibinin rakipleri hep suçlayacaklar. Biri ‘teşvik mi aldın ya da şampiyon mu olacaksın?’ der, diğeri ‘maçı kaça sattın?’ diye konuşur.
Hadi bakalım cevap verin, iddiası olmayan ekip ne yapsın? İyi oynasa bir dert kötü oynasa başka bir dert. Bu işin asıl acı olanı ise bu söylemleri seyirciden çok yöneticinin ve Antrenörün söylemesi. Yani siz diyorsunuz ki rakibinize emek hırsızlığı yap, ahlaksızlık yap. Pekala, seneye ne olacak sayın yöneticim ve hocam? Hırsızlık ve ahlaksızlık sırası sana mı gelecek veya başka kulüpler bunu size yaptığında ahlaktan bahsedebilecek misiniz?
Tabii bu arada aynı takımın seyircisi maç içerisinde iyi oynamaya çalışan rakibine küfür eder tehdit eder. Maçı kendi takımı kazanırsa az önce küfür ettiği futbolculara bir anda sevgi duymaya başlar. Bu nasıl bir zihniyet? Bu ne yaman çelişki?
Hakemlere edilen küfür ve yapılan saldırılara gelince evine gittiğinde çocuğuna ahlak ve terbiye dersi veren baba hafta sonu maça gittiğinde hakemin tüm ailesine hatta doğmamış çocuğuna küfür edip saldırabiliyor. Hayallerimden bir tanesi Antrenör olarak benim çocuğuma ve aileme küfür eden kişi ile ailemi ve çocuğumu karşı karşıya getirmek ve çocuğuma ‘bu abi geçen gün sana küfür etti’ dediğimde bu kişinin cevabını, davranışını duymak ve görmek…
Sonuç olarak, para ve rekabetin futbolu kirlettiği ve bir savaşa dönüştürdüğü su götürmez bir gerçek. Ancak eğitimsiz ve ahlak yoksunu bir takım insanlara meydan vermekte, biz iyilerin tarafında olan insanların suçu. Daha öncede yazdım, yine yazıyorum. AHLAKLI VE DÜRÜST İNSAN SPOR İÇİN DEĞİL, EMEĞİ, EKMEĞİ, NAMUSU İÇİN, ADALET İÇİN KAVGASINI VERİR.